Ana Sayfa  /  DÜNYA VE İSLAM  /  İslam Öncesi Medeniyetler Tarihine Bakış: 2- Sasani Medeniyeti / Subhi SALİB
  • Facebook da Paylaş
İslam Öncesi Medeniyetler Tarihine Bakış: 2- Sasani Medeniyeti / Subhi SALİB
  • 20-01-2015
  • 0 yorum
  • 6396 okunma
Sasani devleti sahip olduğu medeniyet ve servete rağmen, bu şekilde kesin ecelini bekler ve yıkılma saatini gözler bir duruma gelmiştir. İranlılar devletlerinin çöküşünü kendi elleriyle hızlandırdılar. Zulüm ve fasıklıkla ülkeyi fesada boğdular. Böylece azaba müstahak oldular ve yerle bir edilerek yıkıldılar.

Devlet İçinde Fesat ve Anarşi

İslam'ın doğuşu sıralarında İran devleti görünüşte çok zengin, otoritesi yerinde, temelleri sağlam, medeniyet ve kalkınma imkânlarına sahip görünüyordu. Hâlbuki işin gerçeğine bakıldı­ğında devlet kokuşmuş ve fesadın elinde can çekişir olmuştur. Hayatını hileler dolduruyor, kin ve nefret ateşi ile kaynıyor ve süregelen iç huzursuzluklarla için için yıpranıyordu. Beş sene içinde on bir kralın işbaşına geçtiğini düşünürsek, bu içten içe çöküşün ne derece büyük oldu­ğunu daha iyi anlarız.1

Kisra Ebruyiz dokuzuncu asrın başlarında Bizans İmparatorluğu ile savaş alevini tutuş­turmuştu. Bu savaşlar ancak çeyrek asır sonra son bulabildi, işin başında Kisra orduları geçtik­leri her yeri yakıp yıktılar. Uğradıkları her yeri harabeye çevirdiler. Zalim Fokas’ı (603-610) he­zimete uğrattıktan sonra Herakliyus’u da acıklı akıbetle tehdit etmeye başladılar.2

Ne var ki Herakliyüs toparladığı ordusu ile Kisra Ebruyiz’i Ninova (Musul) civarında mila­di 627 yılında çok feci bir yenilgiye uğrattı. Böylece Sasani nüfuzu yavaş yavaş gerilemeye başladı. Kisra’nın hayatı da oğlunun ayaklanması ve kendisini 628 yılında öldürmesiyle son buldu. Ancak oğlu Şiraveyh de kendisinden sonra sadece sekiz ay iktidarda kalabildi. Onun ye­rine henüz yedi yaşında çocuk olan Ardeşir geçti. Ordu komutanı Şehrbaraz Ardeşir’in öldürül­mesini emrederek tahtı onun elinden aldı. Ne var ki tahta oturuşundan kırk gün sonra Şehrbaraz da krallık muhafızları tarafından öldürüldü. Kisra Ebruyîz’in kızı Bûran yönetimi ele aldı. Ancak o da bir yıl ve birkaç ay sonra öldü. Kisra ailesinden onun yerine geçen Ceşnesde de bir ay bile yönetimin başında duramadı, iktidar Kisra’nın ikinci kızı ve Bûran’ın küçüğü Azermideht’in eline geçti. Horasan valisi Ferruh Hürmüz’ü öldürdü, Hürmüz’ün oğlu Rüstem de Azermideht’i gözlerini oyduktan sonra öldürdü. Bundan sonra çok kısa bir süre içinde iktidar beş kez el değiştirdi. Bunların sonuncusu, Sasani ailesinden son kral Kisra Ebruyiz’in oğlu Şehriyar’ın oğlu III. Yezdcurd olmuştur. Miladı 633-634 yılları arasında İslami fetihler bunun zamanında gerçekleşmiştir.3

Yönetim Şekli ve Sınıf Sistemi

Kurucusu I. Ardeşir tarafından kurulduğu ilk gönden III. Yezdcurd zamanında yıkılıncaya kadar Sasani devletinin yönetimi, kralların kutsal ilahî hak teorisine dayanan monarşik despo­tizm olmuştur.4 Zaten bu hakka dayanarak Ardeşir kendine kralların kralı anlamında Şehinşah unvanını vermiştir. Çünkü Sasani devletinde tacı, takdis ve tazim haleleriyle kuşatılan tanrısal boyutlu kabul edilen bir kişiden başkası giyemezdi.5

Sasanî devletinde sosyal yapı sınıf temeline dayanmaktadır. Bu sınıflar Dehakin denilen eşraf sınıfı, Merzuban denilen bölge valileri, Asabize denilen savaş erkânı,Mevabize denilen din adamları ve bu ana sınıflardan başka diğer tali sınıflardır. Toplum kast sistemine benzer sı­nıf sistemi özeme kurulmuştur.

Birinci sınıf olan Dehakin, geniş arazilere miras yolu ile konan eşraf sınıfıdır. Halkla kral arasında aracı durumundadırlar.6 “Dehakin”, İran literatüründe Dihkan kelimesinin çoğulu olup acem çiftçilerinin lideri ve bölge başkanı demektir. Bu kelime Arap diline de geçmiştir.7 İlk İs­lam kaynaklan ve özellikle Futuhu'l-Buldan bunlardan çokça söz etmektedir.8

Seçkinler sınıfı da bölge valileri olan Merzubanlardır. İslâmî kaynaklarda isimleri çokça geçmektedir. Çünkü gerçekleşen fetihler ve Müslüman komutanların kendileriyle yaptıkları ant­laşmalar bunda büyük rol oynamıştır.9

Asabize de, I. Kisra devrinden beri başkomutana bağlı asker sınıfıdır. Şehinşah bunlar­dan seçkin süvariler seçer, onları ordunun temsilcileri ve en yakın muhafızları yapardı.10

İleri gelen din adamları olan Mevabize de özellikle Ardeşir tarafından prestijleri yeniden sağlandıktan sonra devlet içinde devlet olmuşlardır. Hatta devletin ve devlet adamlarının da üstünde nüfuz ve söz sahibi olmuşlardır. Çünkü ruhi otoritenin yanında tam hürriyet ve tam ekonomik bağımsızlığa sahiptiler. Kisra'nın bile göze alamayacağı dini diyetlere, öşür ve bağışla­ra sahip oluyorlardı.11 Seçkin toprak ağalarıyla at başı yürüdüklerine, devletin kendilerine en büyük yetkileri tanımasına ve en geniş toprakları ikta yolu ile onlara tahsis etmesine şaşmamak lazımdır.12

Din adamları, sahip oldukları bu nüfuzla sistemlerini, daha doğrusu hurafelerini bütün toplum ferdeme egemen kılmışlardır. Değişik asırlarda muhtelif semavi din mensuplarına ve özellikle Sasani devleti ile Bizans arasında savaşlar kızıştıktan sonra Hristiyanlara baskı yapmaya götürmüştür.13

Sasanî Devletinde Vergi Sistemi

Kisra, 531 yılında tahta geçince ülkenin zulüm, haksızlık ve zorbalıktan inlediğini, çiftçile­rin de büyük bir sıkıntı içinde olduklarını gördü.14 Kendisinden önce krallar, çiftçilerin tarım ürünlerini kendileriyle paylaşır, haraç olarak bazen üçte bir, bazen da dörtte bir alırlardı. Bazı ke­simlerden sulama ve bakım durumuna göre beşte bir yahut altıda bir aldıkları da çoktur.15 Bu bozukluğu düzeltmek için Kisra'nın başvurduğu ilk tedbir, ürünü paylaşma alışkanlığını kaldır­mak olmuştur. Onun yerine toprağın alanına göre vergi sistemini getirmiş ve vergiler için sınır ve ölçüler koymuştur. Kisra'nın reformları iyi sonuçlar vermiştir. Halkın geçim seviyesi yüksel­miş,16 mülkiyet ve servetlerinde bağımsız olmuşlardır. İhtiyaç anında servetlerinde diledikleri gibi tasarruf imkânları doğmuştur.17 Ektiklerini biçme ve yöneticilerin baskılarından uzak tasar­ruf imkânlarına kavuşmuşlardır.18

Bu reformları gerçekleştiren Kisra’nın haraç ve vergi sistemini yeni baştan düzenlemesi gerekliydi. Bu ihtiyaca göre ürünlerin sınıflandırılmasını, meyve ağaçlarının tespitini ve nüfus sayımını emretti, istatistiklere dayanan bu bilgiler ışığında, zaman zaman topraklara ve fertlerin başına vergiler getirdi. Olağanüstü durumlar için vergiler koydu. Kendi devrinde ve kendisinden sonra bu vergilerin çeşitleri, miktarları ve şartları ayrıntılı olarak tespit edildi. Bu tespitler ve re­formlar, İslam tarihi kaynaklarında "Kisra Yasaları" adıyla geçmektedir.19

Bu yasalarda buğday, arpa, üzüm, pirinç, hurma, zeytin ve halkın ürettiği diğer ürünler haraç vergisine bağlandı.20 Buğday ve arpa etkili her cerib başına bir dirhem ve bir kafiz haraç alındı. 21 Pirinç etkili her cerib için yarım ve üçte bir,22 üzüm bağından her cerib başına sekiz dirhem, İran hurmasından her dört ağaç başına bir dirhem, adî hurmadan her altı ağaç başına yine bir, her altı zeytin ağacı başına da bir dirhem haraç alındı.23

Kisra bu kanun ve kararların bir kitap haline getirilmesini emretti ve bir nüshasını da ya­nında alıkoydu. Kitapta belirtilenlerden fazla halktan vergi almaktan memurlarını sakındırdı.24 Haracın yılda üç taksit halinde alınmasını istedi.25

Fert başına alınan vergilerin miktar ve şartlarını yeniden belirledi. Yirmi ile elli yaş ara­sındaki her şahıs başına vergilerin alınmasını mecburi kıldı. Adamların azlık veya çokluğuna göre bu miktarlar dört, altı, sekiz ve on İki dirhem olarak belirlendi.26

Bu düzenleme halka bir rahatlık getirdi. Ancak yüksek mevkilerdeki görevliler, din adamları, savaş erkânı ve eşraf tabakası gibi sınıflara mensup kişiler, bu vergilerden muaf sayıl­dı. Başından beri sınıf temeline dayalı kurulan bir devlette bu imtiyaz olağanüstü bir durum sa­yılmazdı.

562 yılında I. Kisra ile Justinyen arasında yapılan anlaşmadan anlaşıldığına göre, Iran devleti bugünkü gümrük vergileri anlamında sınırdan geçen şeyler için mali vergiler almıştır.27 Bu, her iki taraf için de geçerli olmuştur.

Bazı savaşlardan sonra devlet özellikle zengin batı bölgelerinden istisnaî vergiler almış­tır. Ancak bu tür vergilerin miktarları her zaman aynı olmamıştır. Çünkü çıkan yeni şartlar ve durumlara bağlı olarak alınmıştır. Birçoğu tarihi belgelerde bile zapt edilmiş değildir.28

İsraf ve Çöküş:

Savaşların devlet hazinesinin büyük gelir kaynaklarından olduğunu unutmamak gerekir. Gerçi devletin hazinesi Şehinşah’ın kişisel serveti demekti. Ganimetleri sadece Şehinşah alıyor, yakınlarına ve kişisel giderlerine harcıyor, bazen da savaş ateşini yeniden tutuşturmak için kul­lanıyordu.

İran Kisralarının içinde yüzdükleri israf ve sahip oldukları eşsiz hazineleri İslam tarihi kaynakları çok mükemmel bir biçimde tanıtmaktadır. Bunlar Rasulullah'ın ilk peygamberlik yılla­rında iktidarda bulunan Kisra Ebruyiz’den oldukça geniş bir şekilde söz etmektedirler. Mesela, Bizans hazinelerini taşıyan bin geminin rüzgâr tarafından Antakya dâhillerine sürüklendikten sonra Kisra Ebruyiz’in eline geçmesi ve ona rüzgâr hazineleri adının verilmesini anlatmaktadır­lar.29 Yine bu adamın hiçbir kralın toplayamadığı malı topladığı, süvarilerinin İstanbul ve Afri­ka’ya kadar uzandığı, kışı Medayin’de, yazı da bu şehir ile Hemedan arasındaki yaylalarda ge­çirdiği, on iki bin kadın ve cariye, dokuz yüz doksan dokuz fil, elli bin büyük baş hayvanı bulunduğu, mücevherat ve değerli tabaklara düşkün olduğu anlatılmaktadır.30

Nedense, İslam tarihçileri Sasani devletinin yıkılışına ve ülkesinin felâketine sebep olan Ebruyiz’in lüks ve israf hayatını uzun uzun anlatmaktan zevk almaktadırlar. Meselâ Taberi şöyle demektedir:

“Ebruyiz, sahip olduğu mallar, mücevherler, atlar ve fethettiği ülkeler sebebiyle azgınlaşmıştı. İşleri yolunda gitti. Büyük servetlere kondu. Azdı ve halkın sahip olduğu mallan kıs­kandı.”30 Başka bir yerde “Hakkın adalet ve hükmünden ürktü. Halkının havas ve avamına zul­metmeğe başladı. Başkalarından görmedikleri güçlükleri yükledi. Halka haksızlık ve zulüm yağ­dırdı” demektedir.32

Sasani devleti sahip olduğu medeniyet ve servete rağmen, bu şekilde kesin ecelini bek­ler ve yıkılma saatini gözler bir duruma gelmiştir. İranlılar devletlerinin çöküşünü kendi elleriyle hızlandırdılar. Zulüm ve fasıklıkla ülkeyi fesada boğdular. Böylece azaba müstahak oldular H yerle bir edilerek yıkıldılar.

Sonra İslam güneşi doğdu, insanlar bölük bölük Allah’ın dinine girdiler. Karanlıklardan aydınlığa çıktılar.

Dipnot:

1. E. G. Brown, A Literary Hlstory of Persia, 1/181 -182, Londan, 1909.

2. P. Sykes, A History of Persia, 1/480-483.

3. Bu olayların ayrıntıları İçin bkz. Taberî, 11/1116, el-Mesûdî, 1/120 ve Sykes, Op. Cit. A History of Persia,

4.Dozy. Essai Sur THistotre de rlsJamisme, Cf. Brown, Op. Cit 185.

5. Brown, Op. CH128.

6. Von Kıemer, Küftür Geshichttche Strefeuge Sufdem Gebiete des tslamsJ|İİMbted by Khuds Bukhsh, 70 (Cufcutta, 1905).

7. Bkz. Firuzabadi, el-Kamusul-Muhit

8. Meselâ, Betazuri, FutuhuT-Buldan.463

9. Bkz. Taberi Tarihi. 5/81. İbnul-Esîr. El-Kâmil. 3/48.

10. Age,3S5.

11. Age, 104.

12. Sykes, Op. Cit. 1/ 397.

13. Ibid, 1/414.

14. Ibid, 1/461.

15. Bu ibare Taberi’nindir. 2/122, el-Huseyniyye, I. baskı.

16. Taberi Tarihi, 2/221.

17. Maverdi, el-Ahkamu's-Sultaniyye, 167.

18. Sykes, Op. Cü 1/462.

19. Taberi Tarihi, 2/123.

20. Murucıı’z-Zeheb, 115.

21. Maverdi, el-Ahkâmu’s-Sultanfyye, 165. Malî ve İktisadî kurumlar bölümünde ölçü ve birimler tanıtılmış ve karşılıktan gösterilmiştir.

22. Murucu’z-Zeheb, 115.

23. Teberi Tarfoi, 2/122.

24. Teberi, 2/122 ve Mesûdi, 115.

25. Teberi, 2/123. Her taksit dört ayda bir alınırdı.

26. Taberi, 2/122.

27. Age. 2/123.

28. İran fi Ahdi’s-Sasaniyyin, 113.

29. Murucu’z-Zeheb, 1/120.

30. Age. 1/121.

31. Taberi Tarihi, 2/157.

32. Age. 2/166.

Bu metin Prof. Subhi Salib’in “İslam Kurumları” adlı kitabının “Sasani (İran) Kurumlarına Bakış” başlıklı bölümünden alınmıştır.

 

 

Not: Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Urvetü'l Vuska'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer