- 16-09-2014
- 0 yorum
- 5042 okunma
Berka'nın Defne bölgesindeki Butnan'da doğdu. Libya'daki en büyük Arap kabileleri arasında sayılan Menife'ye mensup Gays ailesindendir. İlk eğitimini babasından aldı. Ardından tahsil için kardeşi Muhammed ile birlikte Senusiler'in Zenzur Zaviyesi şeyhi Seyyid Hüseyin el-Garyani eş-Şemsi'nin yanına gönderildi; babasının ölümü üzerine de onun himayesine girdi. Zenzur'da zaviyedeki eğitiminden sonra, Senusiyye'nin kurucusu Muhammed b. Ali es-Senusi'nin 1859'da vefatından kısa bir süre önce yerleşip merkez zaviyesini faaliyete geçirdiği Cağbub kasabasına gitti. Burada hareketin ikinci önderi Mehdi Muhammed b. Muhammed es-Senusi'nin yanında öğrenimini tamamladı. Sekiz yıl kaldığı bu zaviyede İslami eğitimi Şeyh ez-Zirvali el-Mağribi el-Cevvani'den, dini ilimleri ise Falih b. Muhammed ez-Zahiri’den aldı.
Eğitim yıllarında Mehdi es-Senusi'nin dikkatini çekti. Mehdi es-Senusi, 189S'teCağbub'dan ayrılarak Kufra'da yeni kurulan Tac köyüne gidip burasını merkez zaviye yapmak istediğinde Ömer el-Muhtar'ı da beraberinde götürdü. Burada öğrenimini tamamlayanlar Trablusgarp vilayetinde açılan zaviyelerden birine şeyh olarak gönderildiğinden Ömer el-Muhtar da 1897-de. Cebelülahdar'daki kabilelerden Osmanlı Devleti'ne genelde tam itaat göstermeyen Merc kasabası yakınındaki Ubeyd kabilesine ait Kasür Zaviyesi'ne şeyh tayin edildi. Bu kabileyi kısa zamanda Osmanlı idaresine yaklaştırdı ve buradaki diğer Arap kabileleri arasında devam eden kavgaları da sona erdirdi. Özellikle Ubeyd kabilesini cihad hareketinin öncü kuvveti olacak şekilde eğitti. Bu zaviyede iken çocuklara İslami eğitim vermesi, yolculara ve çevredeki fakirlere ikramda bulunması, müntesiplerinin günlük işlerine yardımcı olması gibi faaliyetleriyle şöhreti arttı.
Mehdi es-Senusi, 1899'da Kufra'daki zaviyesini Çad sınırları içinde Borku bölgesindeki Garü'ya taşıyınca onunla birlikte gidenlerarasında Ömer el-Muhtar da vardı. Çad'ın güneyindeki Veday Sultan lığı topraklarının Fransızlar tarafından işgalini önlemek için bölgede yapılan seferlere katıldı. Bir müddet sonra Ayn Galaka'da açılan zaviyeye şeyh tayin edildi. Ancak Mehdi es-Senusi'nin 1902'de Garü'da ölmesi üzerine buradaki faaliyetler yavaşladı. Ömer el-Muhtar, Ayn Galaka'da bulunduğu süre içinde eğitim ve tebliğle meşgul olduktan sonra 1903 yılında Kasür Zaviyesi'ne döndü. Mehdi es-Senusi'nin ölümünün ardından oğlu İdris'in henüz on üç yaşında olması sebebiyle geçici olarak hareketin başına getirilen yeğeni Ahmed Şerif es-Senusi'nin, 27 Eylül 1911'de İtalya'nın Osmanlı Devleti idaresindeki Trablusgarp vilayetine çıkarma yapması üzerine nasıl bir tavır takınılacağını kararlaştırmak için Kufra'da yaptığı toplantıya katıldı. Ardından Cebelülahdar'a döndü ve Ubeyd kabilesini cihada hazırlayıp onlardan 1000 kişilik bir mücahid birliği kurdu. Böylece İtalyanlara karşı ilk saldırıda bulunan birlikler arasında yer aldı. Yerli ahali, yaklaşık yirmi yıl süren savaş süresinde dağlara çekilip İtalyanlara baskınlar düzenleyerek çarpışmalara katıldı.
Ömer el-Muhtar, 1912'de Osmanlıların Uşi (Ouchy1 Lozan) Antlaşması sonucunda kuvvetlerini buradan çekmesinin ardından geride kalan askerleri Mısır' a götürmek isteyen Aziz el-Mısri ile ona engel olmak isteyen Ahmed Şerif es-Senusi'nin adamları arasında çıkan çatışma sonrasında Ahmed Şerif es-Senusi tarafından ara buluculukla görevlendirildiği gibi Berka bölgesinin kumandasını da üstlendi. I. Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine Osmanlı Harbiye Nezareti, Teşkilat-ı Mahsusa vasıtasıyla buraya bazı subaylarını gönderdiğinde, İcdabiye'de Şeyh İbrahim el-Misratİ ile birlikte Osmanlıların Afrika grup komutanı sıfatıyla faaliyette bulunan Enver Paşa'nın kardeşi Nuri Paşa ile görüşmek için Butnan'a gitti. Bu arada Ahmed Şerif es-Senusi'nin İstanbul'a götürülmesinin (1917) ardından Osmanlı Devleti İdris es-Senusi'yi onun halefi olarak kabul etmişti. İdris es-Senusi'nin (1. İdris) genel vekili sıfatıyla direniş hareketinin kumandanlığına getirilen Ömer el-Muhtar, Cebelülahdar'a geldiği yıllardan itibaren başta Enver Paşa olmak üzere Türk subaylarından aldığı bilgiler ışığında emrine verilen gönüllüleri sayıları 100 ile 300 arasında değişen birliklere ayırdı. Kabileleri de üç ayrı bölgede teşkilatlandırarak her biri için kaymakam ve kadı görevlendirdi, bunların tamamını kendine bağladı. Yine Enver Paşa'nın Trablusgarp savaşı yıllarında askeri eğitim almaları için İstanbul’a gönderdiği, burada yetiştikten sonra geri dönerek direnişe katılan yerli subaylar da onun yanında yer aldı.
İdris es-Senusi bazı ileri gelen şeyhler ve kabile reisleriyle birlikte tedavi gerekçesiyle 1922'de Mısır'a gitmiş ve yerine kardeşi Muhammed Rıza es-Senusi'yi vekil bırakmıştı. 27 Şubat 1923'te Ömer el-Muhtar son gelişmeleri görüşmek üzere bir heyetle birlikte Mısır'a gitti. Arap ve İslam dünyasına yardım çağrısında bulundu. İdris es-Senusi, Mısır' da güven içinde hayatını sürdürmesi karşılığında bu ülkenin İtalya ile anlaştığını ileri sürerek kendisinden talepedilen yardım konusunda herhangi bir şey yapamayacağını söyledi. Bu arada Ömer el-Muhtar'ın Mısır'a geçtiğini öğrenen İtalyanlar buraya bir heyet gönderip cihaddan vazgeçmesini ve Mısır' da yaşamasını, Serka'ya döndüğü takdirde kendisine bir köşk tahsis edilerek maaş bağlanacağını bildirdiler. Bu teklifleri reddeden Ömer el-Muhtar dönüşü esnasında Ebyarülguba'da İtalyanların saldırısına uğradıysa da kurtulmayı başardı (23 Nisan 1923). Haziran ayında İtalyanlarla Senusiler arasında Ömer el-Muhtar’ında katıldığı büyük bir çarpışma meydana geldi.
İdris es-Senusi'nin kendisine hiçbir ümit vermemesi üzerine Ömer el-Muhtar, heyette yer alan Yusuf Ebü Rahll el-Mismarive Ali Hamid el-Ubeydl ile birlikte Ahmed Şerif es-Senusi'ye 20 Şubat 1924 tarihinde bir mektup gönderdi. İtalyanların daha önce İdris es-Senusi ile imzaladıkları anlaşmaları iptal ettiklerini, Trablusgarp halkının başsız bırakıldığını, askeri bir düzeni olmayan birliklerle Cebelülahdar'da cihada devam edeceklerini bildirdi; kendilerine para, silah ve erzak göndermesini talep etti. Bu arada bütün bölgeleri gezerek Berka, Trablus ve Fizan'daki direnişleri tek bir idare altında toplamaya çalıştı.
Libya'da henüz işgal edilmeyen şehirlerin bir an önce ele geçirilmesi için sabırsızlanan Mussolini 192S'te Emilio de Bono'yu Trablusgarp sömürge valiliğine tayin etti. Ömer el-Muhtar'a destek sağlayan Cağbüb, Ücla, Calü, Fizan ve Kufragibi yerlerin Cebelülahdar ile irtibatlarının kesilmesine karar verildi. Ahmed Şerifes-Senusi'nin kardeşi Seyyid Safıyyüddin'in idareci olarak bulunduğu Cağbüb'u İdris es-Senusi'den aldığı emir üzerine direnmeksizin 9 Şubat 1929'da İtalyanlara teslim etmesi Ömer el-Muhtar'ı büyük bir destekten mahrum bıraktı. Ömer el-Muhtar kumandasındaki kuvvetler İtalyanlara karşı vur kaç taktiği uygulamaya başladılar. İtalyan işgal ordusu ile direnişçiler arasında çarpışmalar hızlandı. Bunlardan ilki Rahlbe'de meydana geldi ve burada çok sayıda İtalyan askeri esir alındı. İkincisi Akiretü'l-Matmüra'da oldu. Ömer el-Muhtar önemli adamlarından bir kısmını bu çarpışmada kaybederken İtalyanlara da büyük kayıplar verdirdi. 22 Nisan 1927'de Deme'de Ömer el-Muhtar'ın İtalyan ordusunun yedinci taburuna büyük zayiat verdirmesinin ardından İtalyan işgalindeki bölgelerde mevcut Senusi zaviyeleri ve camiler kapatılıp şeyhler tutuklandı. Bingazi işgal edildiği halde buranın çevresindeki Berka bölgesi direnişin merkezine dönüştüğü için İtalya 1928'de burayı topyekûn işgale karar verdi.
Berka bölgesine 1923-1929 yılları arasında Bongiovanni, Mombelli, Teruzi ve Sicillianivali tayin edilmiş, ancak bunlar Ömer el-Muhtar karşısında başarısız kalmıştı. 1929'da Trablusgarp ile Bingazi birleştirildi ve sömürge genel valiliğine Pietro Badoglio getirildi. Yeni vali yerli ahalinin direnişini her çareye başvurarak kırmaya kararlıydı. Muhammed Rıza es-Senusi ve Şarif el-Garyani, İtalyanlar adına 6 Nisan 1929'da Ömer el-Muhtar ile görüştüler ve direnişten vazgeçtiği takdirde Hicaz'a veya Mısır'a gidebileceğini, ayrıca kendisine para verileceğini söylediler. Bu teklifler reddedildiği gibi valinin bu yolda şahsi girişimleri bir sonuç vermedi.
10 Ocak 1930'da sömürge genel vali yardımcılığı ve Sirenayka valiliğine o güne kadar tayin edilenlerin en acımasızı olarak bilinen Rodolfo Graziani getirildi. Ömer el-Muhtar kumandasındaki mücahidlerin Ubya'dan ve dış dünyadan yardım almalarını önlemek için buranın Fizan, Kufra ve Mısır ile bağlarının koparılması kararlaştırıldı. Bu amaçla 15 Ocak 1930 tarihinde Cebelülahdar'daki direniş siperleri uçaklarla bombalanırken 24 Ocak günü Fizan'ın merkez şehri Merzük, 2S Şubat'ta ise buranın batısındaki Gat kasabası işgal edildi. 1928 yılı başında İtalya'ya sürgüne gönderilen Muhammed Rıza serbest bırakılıp Bingazi'ye dönünce Ömer el-Muhtar'a bir mektup yazarak İtalyanlara teslim olmasını istedi. Yine red cevabı alan İtalyanlar bu defa Rıza tarafından Cebelülahdar ahalisine hitaben yazılan bir mektubu uçaklarla yerleşim yerlerine attılar. Bundan da bir sonuç alamayınca bölgenin kırsal kesimlerinde yaşayan bütün halkı kamplarda toplamaya başladılar. 23 Eylül 1930 tarihinde İtalyanlarla yapılan Kerisse çarpışmasında Ömer el-Muhtar'ın yakın adamlarından Fudayl b. Ömer ile birlikte kırk adamı şehid oldu. Trablusgarp direnişinin önemli bölgelerinden olan Kufra'nın merkezi Tac köyü İtalyanların eline geçti ( 18 Ocak1931).
Direnişe en büyük destek Mısır’da geldiği için Graziani, Akdeniz sahilindeki Sellum yakının deniz kıyısından güneydeki Cagbub’a kadar uzanan yaklaşık 270 kilometrelik bir mesafeyi 2 m. yüksekliğinde ve 3 m. genişliğinde dikenli tellerle kapattırdı. Böylece mücahidlerin yardım temin ettikleri tek yön de kesilmiş oldu. Bölgedeki yerli ahali önce Aynügazele kampına kapatıldı, dört ay sonra da 1934 yılına kadar kalacakları Akile, Makrun, Suluk ve Berika kamplarına doldurularak mücahidlerin yerlilerle irtibatı kesildi. Verimli arazilerin tamamı İtalya’dan buraya göç ettirilen ailelere verildi. Kamplarda bulunanların yarısı açlık ve hastalık yüzünden ölürken bazıları da mücahidlere bağlılıklarını devam ettirdikleri bahanesiyle idam edildi. Sadece Berika kampında 1930-1932 yılları arasında 30.000 kişi öldü.
Ömer eş-Muhtar, yaşının ilerlediği gerekçesiyle Mısır'a gidip yerleşmesi yolundaki tavsiyelere karşılık mücadeleyi sürdürmeye kararlı olduğunu bildiriyordu. Bu azminden ötürü kendisine "çöl aslanı" unvanı verilmişti. Ancak 11 Eylül 1931 tarihinde adamlarıyla birlikte sahabeden Seyyid Rafi'in kabrini ziyarete gittiklerinde İtalyan çemberi içinde kaldılar. Ömer el-Muhtar burada İtalyanlara esir düştü, yapılan mahkemede "İtalyan tebaası bir isyankâr"olarak yargılandı ve idama mahkûm edildi ( 15 Eylül 1931) Ertesi gün de Sulük kampında tutulan 20.000 civarındaki halkın önünde asılarak idam edildi. Afrika'daki Avrupa sömürgeciliğinin karşısında en önemli direniş hareketlerinden birini ortaya koyan Ömer el-Muhtar, Berka halkının Senusiyye içinde kendi rızalarını kazananlara verdiği "seyyid" unvanı ile ve "şeyhü'ş-şüheda" olarak anıldı. Hayatı ve faaliyetleri pek çok araştırmaya konu oldu.
Bibliyografya:
M. Fuad Şükri, es-Senüsiyye: Din ve devle, Kahire 1948, s. 271-320; E. E. Evans-Pritchard,The Sanusi o{Cyrenaica, Oxford 1949, s. 157-190; Celal Tevfik Karasapan, Libya, Trablusgarp,Bingazi ve Fizan, Ankara 1960, s. 220-237; Majid Khadduri, Modern Libya: A Study in Political Development, Baltimare 1963, s. 23-25; M.Asad, Le chemin de la Mecque(tre. R. duPasquier),Paris 1976, s. 289-314; 'Ömer el-Muhtar: Neş'etühüve cihtidühümin 1862 ila 1931, TrabJus1981; Mahmud Şelebl, Hayatü 'Ömer el-Muhtar, Beyrut 1982; Abdallah Laroui, "Initiatives et resistances africaines en Afriquedunord et au Sahara", Histoiregenera/e de l 'Afrique, Paris1987, VII, 111-135; Tahir Ahmed ez-Zavl, 'Ömer el-Muhtar el-i) all).atü 'l-ai)fremine'l-vatani 'l-cihtidi'l-Lfbf, Trablus 2004; İhsan Aksoley, "Afrika Hatıraları", Hayat Tarih Mecmuası, sy. 66, İstanbul1970, s. 67-74; sy. 68 (ı970), s. 67-72; Tevfik Sultan el-Yüzbek1, '"Ömer el-Muhtar: el-Hareketü's-Senüsiyye", Adtibü'r-Rafideyn, XII, Musul 1980, s. 11-31; Hakim Mohammed Said, '"/Umaral-Mukhtar: Pathology of Leadership", HI, lll/3(ı980), s. 61-69; Ayad al-Qazzaz, "The Treatmentof U mar a1-Mukhtar in English Book", el-Mü'errii)u'l-'Arabf, sy. 17, Bağdad 1981, s. 17-28.
Not: Bu biyografi Prof. Dr. Ahmet KAVAS'ın yazdığı Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nden alınmıştır.
Not: Bu makalede yer alan görüşler yazara aittir ve Urvetü'l Vuska'nın editöryel politikasını yansıtmayabilir.
Mustafa YILMAZ
Bugün Puthanede İbrahimiz! Yarın Ne Olacağız?
Urvetü`l Vuska - Tüm hakları saklıdır. ® 2014 - Sitede bulunun içerikler ve analizler kaynak gösterilerek alıntılanabilir. Networkbil.Net